Haber

Ankara Kent Konseyi Dünya Çevre Günü’nde suyun korunması çağrısında bulundu

Ankara Kent Kurulu (AKK) Başşehir Ankara Çevre ve İklim Meclisi (BAŞÇİM) tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yapılan açıklamada, “Tüm karar vericiler ve taraflar, merkezi ve yerel yönetimler, suya sahip olma bilinci yerine, ‘Suya saygı’, ortak kullanım ve koruma bilinciyle sürdürülebilir yönetişim ve ileriye dönük dönüşüm anlayışını temel alan çalışmalar ve programlar oluşturmanın gerekliliğini ve canlılığını hatırlatırız.

Kuruluşunun birinci yılını kutlayan AKK Başşehir Ankara Çevre ve İklim Meclisi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. BAŞÇİM Sözcüsü Ömer Şan’ın “İklim hepimizi rahatsız edecek” sloganıyla yaptığı açıklamada şunlara yer verildi:

“Ankara’da yaşamanın sorumluluğunun bilincinde, hayatın mümkün olduğuna ve çevremize, doğal hayata ve iklime göre değer kazandığına inanarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yeryüzündeki tüm yaşamın kaynağının su olduğuna şüphe yok! Tüm canlıların yaşamasını sağlayan kan damarları, su aynı zamanda yeryüzündeki yaşamın devamlılığını sağlar.Yaşamı sağlayan yaşam damarlarıdır.Suyun yaşam döngüsünü devam ettirmesi insanın elindedir.Mevcut durum düşünüldüğünde bu hayati öneme sahip insan müdahaleleri sistem bozuk ve bu yanlış müdahaleler yüzünden tüm yaşam tehlikede.Suyu anlamadan suyu kullanmak, suyu sahiplenme içgüdüsüyle suyu yönetmek ve yönlendirmek, evrendeki tüm yaşamda onarılamaz.Küresel açıdan bakıldığında iklim krizi ve küresel ısınma, hava kalitesinin iyileştirilmesi veya iklim değişikliğinin önlenmesi/uyum sağlanması gibi küresel olaylarda başka hiçbir düzenleyicinin ikame edemeyeceği en değerli bileşen sudur.

Canlıların daha sağlıklı yaşayabilmeleri için kaçınılmaz olarak suya ve su varlıklarının korunmasına ihtiyaç duydukları açık ve nettir. Öyle ki önümüzdeki dönemde kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenleri bir an önce tespit edip uygulamaya başlamamız gerekiyor. Öncelikle su başta olmak üzere görünen veya görünmeyen tüm mevcut doğal varlıklar korunmalı; Ormanları, vadileri, ovaları, akarsuları ve yaylaları geri dönülmez biçimde tahrip edecek plan, proje ve uygulamalar hiçbir şekilde kabul edilmemelidir. Öncelikle Ankara’da yüksek ölçekli planlarda drenaj şebekelerini koruyacak, derelerin doğal yataklarında sürekliliğini sağlayacak yeşil koridorlar oluşturacak, su varlıklarını koruyacak, kanalizasyon şebekesi üzerindeki baskıyı azaltacak adımlar atılacak. yağmur suyu tahliyesinde ve şehrin iklim direncini önemli ölçüde desteklemektedir. Bu anlamda inşaat baskısı altındaki İmrahor Vadisi, Mogan ve Eymir su sistemlerini besleyen drenaj ağları ve diğer vadi sistemleri korunmalıdır.

Kenti ve kırsalı daha sağlıklı, yaşanabilir ve dirençli kılmak için Ankara’nın ve içinde bulunduğumuz bölgenin can damarı olan ama artık yer altına hapsedilmiş olan derelerin gün yüzüne çıkarılması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır. Kentsel dönüşüm sürecinde geçirimsiz yüzeyin artmasına neden olan, mevcut bitki örtüsünü ve ağaç varlığını yok eden, doğal drenaj ağlarını ortadan kaldıran yapı kararları ve imar uygulamaları, yerüstü ve yer altı su kaynaklarının sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemektedir. Ankara ve bölgenin su ihtiyacını sağlayan Kızılırmak ve Sakarya havzalarının geleceği açısından bir an önce ‘koruyucu-önleyici’ adımlar atılmalıdır. Bunun için Kızılırmak geçiş güzergâhı üzerinde bulunan Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Çankırı, Çorum ve Samsun illeri, tüm yerel ve merkezi yönetimler siyasi kaygılar ve çıkarlar olmaksızın ortak bir platformda bir araya gelerek, ülkemizin tertemiz ve sağlıklı hali Kızılırmak. çamurlu bir suya çevirmelidir. Bu doğrultuda Ankara Büyükşehir Belediyesi öncü olmalıdır.

Tüm merkezi ve yerel karar vericiler, taraflar; Sadece bugünü düşünen, gelecek nesiller yokmuş gibi davranan tüm plan ve planlarından, bencil davranışlarından vazgeçmeye çağırıyoruz. Bu farkındalık, ‘çevre’ bilincinin kazanılması ve ‘iklim ayak izi’ni takip eden, kavrayan ve buna göre tüketim alışkanlıklarını kontrol eden bireysel ve toplumsal tutum ve davranışlar sergilemekle mümkün olacaktır. Bunun için öncelikle merkezi ve yerel yönetimlerin su ve toprakla ilgili aldığı kararların eş zamanlı olarak doğayı oluşturan ‘su döngüsü’nü etkilediği; Konuttan gıdaya kadar kişisel tüketim tercihlerinde su kullanımı olduğu konusunda farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Sonuç olarak, tüm karar verici ve taraflara, merkezi ve yerel yönetimlere, ‘suya saygı’, ortak kullanım ve savunma bilinci, sürdürülebilir yönetişim ve gelecek için ileriye dönük dönüşüm anlayışına dayalı çalışma ve programların oluşturulmasının elzem ve hayati olduğunu hatırlatır, suya sahip olma bilinci yerine.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort